Hikmet ehli bir zât şöyle der:
“Bir kul öldüğünde, malı hususunda iki musîbetle karşılaşır ki, daha önce bunlar gibisini hiç görmemiştir:
Birincisi; bütün malının elinden alınmasıdır. Diğeri de; bütün malı elinden gitmesine rağmen, bunların nasıl kazanılıp sarf edildiğinden ilâhî mahkemede hesâba çekilmesidir.”
Bu sebeple bir mü’min, miras hususunda iki şeye dikkat edecek:
Birincisi; helâlden kazanacak, helâlden yiyecek, ardında bıraktığı da helâl olacak.
İkincisi; neslini de bu helâl hassasiyetiyle yetiştirerek onlara “takvâ şuuru”nu mîras bırakacak.