01 Ağustos 2020

Kurbandan maksat; Cenâb-ı Hakk’a muhabbet, itaat ve teslîmiyetimizin sembolü olan bir fedakârlıkla O’na yakınlaşmadır. Zira âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere:

(Kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allâh’a ulaşır. Allâh’a ulaşan, ancak takvânızdır…” (el-Hac, 37)

Hak dostu Mevlânâ Hazretleri, kurbanın derûnî şartlarından habersiz şekilde sırf zâhir plânında takılıp kalanları şöyle îkaz buyurur:

“Sakın ola ki keçinin gölgesini kurban etmeye kalkışma!..”

Zira kurban edilen hayvanın eti-kemiği, gölge varlıktır; aslolan, onun ifâde ettiği mânâdır, yani gönüldeki Allah için fedakârlık hissiyâtıdır.

Unutmayalım ki maldan ve candan fedakârlığın zirvesine ulaşan Hazret-i İbrahim -aleyhisselâm-ʼın Cenâb-ı Hakʼla dostluğu neticesinde bize kurban nîmeti ihsân edildi. Bizden de, yapacağımız fedakârlıklarla o dostluğa yaklaşmamız beklenmektedir. İşte kurbanda gönül, bu hakikatlerin tefekküründe derinleşmelidir.